Psikoz, sağduyuya aykırılığı aşikâr olan düşünceler yada tuhaf ve uygunsuz davranışlar ile kolayca tanınan, bilineninsan hallerinden biri. Gündelik dildeki en uygunkarşılığı, delilik. Bu sözcüğün hor görme imasıyla kullanıldığı olur, ama delilikten buradaki gibi, olumlu veya olumsuz bir anlam ve değer yüklemeksizin de söz edilebilir.Hatta biz sadece karmaşıklığı azaltmak için bile “psikoz” sözcüğünü karmaşık resmi tanılara tercih ediyoruz. Çünkü zaten olgunun tanımı kısmen toplumsal normlara bağlı. Üstelik psikozlu kişi psikiyatristin karşısına gelinceye kadar, hikâyesine başka birçok kişinin, kurumun yorumu ve açıklaması eklenmiş oluyor. Davranış, biliş, duygu gibi konuları ele alan iş kollarının (tıp gibi), bilimlerin (fizyoloji ya da nöropsikoloji gibi), bilimsel-sistematik çalışmaların (sosyal psikoloji gibi) en büyük güçlüklerinden biri, konu edindiği olguların hemen hemen hepsinin çok etmenli ve karmaşık olması. Biz de tanımı kültüre ve bakan kişiye göre değişen hastalıkları değil hastalıkların düşünce, duygu ve davranış yönlerini incelemeyi, yani soruları küçültmeyi istiyoruz. Böyle çalışmak, bize bilimsel yöntemden uzak düşmeme fırsatını tanıyor. Soruyu küçültmekle araştırma yöntemindeki sorunların amamı aşılabilir mi? Hayır. Öyle olsaydı, şimdi daha çok şey biliyor olurduk. Bilimin koşulu sayılan nesnelliği sağlamak amacıyla yorumdan ve sentezden uzak durmak, öznel yaşantı yorumuna kalkışmamak, davranıştaki, bilişteki ve duygudaki anormalliği ya da hastanın ıstırabını açıkça görülenle ve ölçülebilenle sınırlı tutmak, açıklayabildiğimiz kısmın da küçülmesine razı olmak demek. Yani, olgunun karmaşıklığını görmezden gelmek. Peki bu kavramı tekrar yapmaya çalışmayı vaat ederek “bozsak”? “Şizofreni” adı tam 100 yüz yaşında. Bleuler’in 1911’de Kraepelin’in “erken bunama” tanımında değişiklik
önerirken koyduğu yeni ad aslında “şizofreni” değil “şizofreniler grubu” idi. Aşağıda tanıtılan çok merkezli araştırmanın adında şizofreni geçse de, araştırmacıların çoğu tek bir hastalığı değil bir hastalıklar kümesini incelediği düşüncesinde. “Şizofreninin nedenleri” iyi bir ifade değil, çünkü şizofreni kavramı tek bir hastalığa işaret etmiyor. Merak edilen, şizofreni denen olgular kümesinin bileşenlerinin oluşumu. “Bünye mi çevre mi”, “genler mi yaşam koşulları mı” gibi sorulara değil, gen-çevre etkileşiminin etkisine ilişkin ayrıntılara cevap arıyoruz. Genetik araştırmadaki hızlanmanın en olumlu sonuçlarından biri, yaşam bilimleriyle sosyal bilimlerin işbirliği yapmasına olanak tanıması oldu. Şizofreni araştırmalarının tarihine, kavramların çeşitliliğine bakınca, işbirliğinin ve ortak lisan bulmanın vazgeçilmez olduğu anlaşılıyor. Kavramı bozmadan açıklamasının bulunamayacağı belli; tekrar yapılabilirse ortaya nasıl bir bütün çıkacağını ise zaman gösterecek.
E. Cem Atbaşoğlu Prof. Dr., Öğretim Üyesi / Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı
{ 0 yorum... read them below or add one }
Yorum Gönder